MALA ĞIZO

MALA ĞIZO

Saygıdeğer İdilliler..!

Aslında bu yazı sadece İdillileri (Hezex) değil, Dargeçit (Kerboran) ve özellikle de Xalila (Kılavuz) Köyünü ilgilendirmektedir. Çünkü yazıya konu edineceğim kişi olan Mala Ğızo, Dargeçit’in Xalila Köyü’nde doğup, burada medresede okumuş ve genellikle İdil ve civar köylerinde imamlık yapmıştır.

Bizlerin “Ğızo” olarak telaffuz ettiğimiz ismi, aslında lakabıdır. Lakabı, ismini bastırdığından dolayı, İdil’de herkes kendisini lakabı ile bilir. Gerçek ismi Mehmet’tir. Bilindiği üzere ailenin soy ismi Çiçek’tir.

Bahsettiğimiz üzere Mala Ğızo, hâlihazırda Mardin’e bağlı bir ilçe olan Dargeçit’in Xalila Köyünde dünyaya gelmiş. O bölgede etkin olan “Arabiya” aşiretine mensuptur. Bu aşiretin içerisindeki Aydokî kolunun, Mâlâ Ramê ailesi olarak bilinirler.

Küçük Mehmet, İslami eğitim merkezleri olan medreselerde tahsiline başlamış. Kur’an eğitiminden sonra Mala Abdulhakim isimli bir Seyda’nın yanında eğitimine devam etmiş. Genellikle Mala Abdulhakim’in yanında okumuş ama ilmini tamamlayamadan medreseden ayrılmış. Bu nedenle Dargeçit ve köylerinde “Fakih (Faka)” olarak bilinir.

Bilindiği üzere bölgemizde, medreselerde okuyan talebelere “Fakih (Faka)” denir. İlmini tamamlamadan ayrılan talebelere Mala denilmeyeceği için, ömür boyu Fakih olarak anılırlar. Örneğin; İdil’den bildiğimiz rahmetli Faka Sabri ve Faka İbrahim, ilmini tamamlamayan talebelerdendirler.

Kendisi medrese tahsilini bitirmezse dahi, ilk etapta Suriye’nin Derik mıntıkasında bulunan Kehniya Nebi isimli köyde imamlık yapmış. Bu şekilde Mala Mehmet olarak anılmaya başlanmış. Oradan Türkiye’ye gelip, İdil’e bağlı Babek (Üçok) köyüne yerleşmiş. Burada imamlık yapan Mala Mehmet’e, annesinin ismi olan Ğızalê’ye nispetle Ğızo denilmiş. Bu arada babasının isminin Ali olduğunu belirtelim. Çok ilginçtir, Ali’nin babasının ismi Aydın’mış. Bu şahsın Aydın ili ile ilgili bir hikâyesi var ama ben konuya vakıf değilim. Bilenler lütfen yazsınlar.

Buradan Barım (Yüksekköy) Köyüne giden Mala Ğızo, sırasıyla Garisa ve Erzenax (Yalaz)’da imamlık yaparak, tekrar Babek’e dönmüş. Ömrünün geri kalan kısmını burada yaşadıktan sonra vefat etmiş.

Bilindiği üzere bizler onu daha çok fıkraları ile tanırız. Memleketimizin Nasrettin Hocası gibi, birçok meselesini dilden dile anlatırız. Bu fıkralardan birinde bahsedilen eşi Hazno (Hazniye)’dan dan dolayı, birinci ve ikinci eşini hiç tanımayız. (Anlatımlara göre; Mala Ğızo evine telefon bağlatmış. Ya da o zamanın şartlarında, muhtarın evinde bulunan telefona Hazno çağrılmış. Hazno gelip, bir süre sonra çalan telefonu açmış. Ahizeyi kaldırınca karşıdaki kişi “Alo” demiş. Kadın; “Ben Alo değil, Hazno’yum” demiş.)

Aslında Mala Ğızo’nun ilk evliliği Peyruze isimli, kendi köylüsü bir bayanla gerçekleşmiş. Bu kadın Arabiya aşiretinin Sinki koluna mensuptur. Ne hikmetse Mala Ğızo’nun bütün evlilikleri vukuatlı olmuş. Peyruze’yi babasından istemiş ama kendisine verilmediği takdirde, onu kaçıracağını da eklemiş. Böylece çaresiz kalan kayınbaba, kızını vermek durumunda kalmış.

Peyruze’den iki oğlu, üç kızı olmuş. Suriye’de bir süre kaldığından dolayı, çocuklarının Kürtçe isimleri ile resmiyetteki isimleri farklı olarak verilmiş. Birinci oğlunun ismi İbrahim ki buna Ferzende denmiş. İbrahim, hâlihazırda Xalila Köyünde yaşıyor. İkinci oğlunun ismi ise Ahmet’tir. Bu oğluna Zenavar ismini vermiş. Zenavar ise Konya’da yaşıyor.

Bir sonraki eşinin ismi ise Halime’dir. Bu evlilik de vukuatlı olmuş. Çünkü Mala Ğızo onu kaçırmış. Hatta kaçırıp, yedi gün saklamış. Kızın akrabaları, Halime’yi her yerde arayıp duruyorlarmış. Halk arasında, Halime’nin Mala Ğızo tarafından kaçırıldığı söylentisi yayılsa da, kızın akrabaları bu iddiayı dedikodu olarak görüp, pek inanmamışlar. Çünkü Mala Ğızo kızı saklayıp, çarşı pazarda dolanıyormuş. Kız kaçıran adamın piyasada pek görünmemesi gerekir diye ondan şüphelenmemişler. İşi tatlıya bağlayan Seyda, eşine alıp Suriye’ye gitmiş. Ancak Halime Suriye’nin Derik mıntıkasında vefat etmiş. Mezarı vefat ettiği yerdedir.

Daha sonra Mala Ğızo son eşi Hazine (Hazno)’yu kaçırmış. Bu kadın da Arabiya aşiretinin Mehma Raşka kolundandır. Yani İdil’de soyadı Baştuğ olan Xalila köylüleri ile aynı ailedendir. Kısacası yine kendi köylüsü olan bir kadın ile evlenmiş. Bu eşinden de iki oğlu, bir kızı dünyaya gelmiş. Birinci oğlu olan ve halen İdil Devlet Hastanesinde çalışan Ferhan’ın ismi aslında Pılıng’tır. Diğer oğlunun ismini ise Osmanlı’nın rütbeli askerlerinden olan Acil Paşa’dan alarak, Acil diye koymuş. İdil Lisesi mezunu olan Acil’i, okuldaki herkes Aco diye çağırıyordu. O da Almanya’da yaşıyor.

Tabi Mala Ğızo ile ilgili halk arasında yalan yanlış bir sürü hikâye anlatılmaktadır. Hazırcevaplığı ile gündem oluşturacak sözler sarf eden Mala Ğızo’nun fıkralarının bilinenlerini, burada tekrarlamanın bir anlamı yok. Ancak çok bilinen fıkraları dışında, bilinmeyenler derlenebilir.

Örneğin; Garisa’da yaptığı imamlık ile ilgili anlatılan iki fıkrası var. Malum burası Koçerlerin kaldığı bir yerleşim yeridir. Seyda, yaz gecelerinde damda yatıyormuş. Koçer köylüleri, imamlarına olan saygılarından ötürü, sabah namazı abdesti için, ayaklarının yanına su ile dolu ibriğini koyuyorlarmış. Seyda ayağı ile ibriği devirip, suyu döktükten sonra yatıyormuş. Sabahleyin Koçerler gelip devrik ibriği görünce; “Seyda namazını kılmış, biz geç kalmışız” diye onu uyandırmıyorlarmış.

Yine burada vefat eden Koçer bir kadının yakınları, Mala Ğızo’dan, ölenin ahiretteki yurdunu sormuşlar. Seyda; “Hiç merak etmeyin. Bir ölüyü Hazno yıkamış, Mala Ğızo da telkinini okumuşsa, inşallah onun mekânı Esfele Safilin’dir” demiş. Koçerler; “Hay Allah senden razı olsun, bizi rahatlattın” demişler. Hâlbuki Esfele Safilin; Cehennemin en alt katmanlarından biridir.

Bizden üst sınıflarda okuyan Aco, o zamanlarda devrimci gençlik olarak bilinen hareketlere sempati duyardı. Bahsettiğimiz dönemlerde, İdil’de en etkin olan solcu gençliğin takıldığı yapı, Dengê Kawa hareketiydi. Bu yapıya sempati duyan Aco, bir gün polis tarafından gözaltına alınır. Durum babası Mala Ğızo’ya bildirilir. O da gelip, çocuğunun durumunu sormak ister. İdil Hükümet konağı civarında onu görenler; “Hayrola Seyda, burada ne yapıyorsun?” diye sorduklarında, Kürtçe olarak espriyi patlatır. Fakat bu cevabı Kürtçe yazmamız gerekecek. Yoksa espri tam olarak anlaşılmaz. Gotiye; “Kawacikî me hebû, girtina u kawandına, ez hatıma pêva.” Yani bizim bir Kawa’cımız vardı, onu gözaltına alıp, dağlamışlar. Onun halini sormaya geldim. Tabi Kürtçe’de “Kawandın” işlemi, ateşle dağlamaya verilen isim olunca, esprisini Kawa’nin örgütsel ismiyle birleştirerek yapmış.

Babek’te ikamet ettiği zaman, köylülerden biri kızına kızıp; “Bak kızım, beni sinirlendirirsen, seni bu köyün en kötü herifi ile evlendireceğim” demiş. Bizim Seyda hemen hareketlenmiş. Adam, Mala Ğızo’ya; “Sana ne oluyor?” deyince, Seyda; “Hiç, bu köyün en kötüsü benim” demiş.

Bir ara Mala Ğızo İdil’den ayrılıp, Xalila’da imamlık yapmaya karar vermiş. Ramazan ayında öz köyüne gidip, köylülere; “Ben artık İdil’den ayrılıp, burada imamlık yapacağım” demiş. Ama köylüler; “Burası büyük bir yerleşim yeridir. Sen belki küçük bir köyde imamlık yapabilirsin. Böyle büyük bir yerde imamlık yapamazsın. Onun için senin buraya gelmene rıza göstermiyoruz” diyerek, onu kibarca reddetmişler. Fakat Mala Ğızo ısrar etmiş ve yavaş yavaş sinirlenmeye başlamış. Onun kızdığını gören Xalila’nın ileri gelenlerinden biri; “Vallahi sen bizim caminin damına çıkıp ezan okumazsın, ben bunu kabul etmem” diyerek, son noktayı koymuş ve herkes dağılmış. Tabi Ramazan ayı olduğu için, oruçlular ezan saatini bekliyorlarmış. Hava ise bulutlu, yağmurlu imiş. Bizim Mala Ğızo tüfeğini alıp, akşama yakın bir saatte, caminin damına çıkıp ezan okumuş. Millet akşam ezanı okundu diye iftarını açmış. Sonradan; “Yahu, daha akşam olmamış, bu ne ezanıydı şimdi” diye camiye koşmuşlar. Bakmışlar ki Mala Ğızo, tüfek omuzda bekliyor: “Gidin falan adam deyin ki, işte Mala Ğızo caminin damında ezan okudu, gelsin bakalım, ne yapacaksa yapsın” demiş. Olan halka olmuş, vakitsiz okunan ezanın sesini duyan herkes orucunu açmış.

Allah Mala Ğızo’ya rahmet etsin, çoluk çocuğuna da uzun ömürler versin. Ailesinin affına sığınarak bu yazıyı yazdım. Amacım; tanınmış bir simanın hayatını kayıt altına almaktır. Aksi takdirde kendisinin de fıkralarının da unutulma tehlikesi var.

Başka başka fıkraları da var ama bu kadar yeter sanırım. Lütfen siz de fıkralarını derleyin. Hayatı hakkında bildiklerinizi yazarak, bu yazı ve fıkralarını birleştirip, Sayda’mızı yeni nesle aktarın.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Kasım Tekçe
Kasım Tekçe - 3 yıl Önce

mala bı quva dıçe netiştıka hıkümetu aco lewketıne eze çıma fasla va... .ALLAH RAHMET EYLESİN