Asena

ASENA

İdil de Aşk bir dikenli teldi. Yakalandı mı çok zor kurtuluyordun. Dile getirmek mümkün değildi. Sıkışmış duygular arasında Aşkı yaşamak çok zordu. Aşk duygularımızı; Lahdo’nun sinemasında izlediğimiz aşk filmleri, subay ve polislerin yetişkin kızlarına duyduğumuz platonik aşkla, siyah beyaz televizyonları izlerken aklımızda kalan karelerle olgunlaştırırdık. Okulda subay kızlarıyla aynı sınıfta olmak, etkinliklerde birlikte olmak aşk’tan öte bir duyguydu. Mecnun olurduk. Âşık olmak bu kadar zordu.

Zaman gelişti. İletişim araçları çoğaldı. Mezun olan yerli kızlarımız ile erkeklerimizin sayısı artı. Aşk havadan yere indi. Dokunduk. Seyir etik. Sevdik. Yeri geldi, duvarlara isimlerini bile yazdık. Aşk ucuzladı. Zar zor iken.

Bu dönemde. Boyu 1.74. Kilosu boyuyla ölçülü. Buğday tenli. Modern giyimli. Yerli malı bir kız vardı. Güzeldi. Çekiciydi. Zeytinyağı damlaları tenine çok yakışırdı. Güzelliğin ismi Asena idi. Çarşının korkularına iyi gelirdi. Korkuların idil’in sokaklarına hâkim olduğu dönemlerde, insanın aşk duyguları kabarırdı. Korkudan olsa gerek. İnsan, korkunun çatlaklarında, fırsat buldukça, kuytu bir köşede kızlarla bir araya gelenlerin sayısı çoğalmıştı. Aşk yaşanıyordu.

 Asena, sabahları çarşı merkezinden yürüyerek iş yerine gittiği zaman birkaç dakika da olsa gül kokusu gibi ortama ferah bir nefes katardı. Bu nefesi çekerdik. Yere sağlam basarak yürüyordu. Topuklu ayakkabından çıkan tak tak sesleri bakışları çalardı. Bakışlar yavaş yavaş ona dönerdi. Yürüyüşü güven doluydu. Fit vücudu sallanırdı. Bu güzelliğin karşısında çok olgun durardık. Teklifin, cilvenin ondan gelmesini bekliyorduk. Hareket bizde ölüydü. İşimiz vardı. Felsefe okuyorduk. Her zaman zevkle içilebilir su kadar temizdi. Suyu içe bilirdik. Ama işimiz felsefeydi.

 Şoförler, esnaf beş dakikasına da olsa bu kıza bakarlardı. Benim hobim ona bakanlara bakmaktı. Kaç kişi bakıyor, kimler bakıyor o anda dikkat ederdim. Bakanları suçüstü yakalamak o zaman zevk verirdi. Bakanları mutlaka yakalardım. Gözlerini kaçıranlar, mahcup olanların hali, Asena’ın güzelliği kadar ortama güzellik katıyorlardı. Dile gelenler olduysa ise aşka bakış açılarını da öğrenmiş olurduk. Her sabah bunu yaşardık. Stres atmaya iyi geliyordu. Farkına varmadan hepimiz bir kaçmak çemberindeydik.

 Derken. Asena uçtu. İdil’den gitti. Çarşının güzelliği kayboldu. Şoförlerin, esnafın bakışları öksüz kaldı.

 Uzun bir süre geçti. Dönemi, Asena’yı unuttuk.

Yaş ilerledi. Yorgunluk başladı. Halsizim. Eski formum da değilim. Erem’in ilahi söylemlerinden, sıcak ilgisinde bazen destek alarak yaşıyordum. Ben samimiydim. Samimi olarak ilahi söylemlere sarılmıştım. Hala samimiyim. Kural çizmekti. Erem de bizi çizince, duygularıma dönmüştüm. Güne kötü başladım Asena’ın eskiden geçtiği sokağı dik geçtim. Sokağı “L” yaptım. Dalgın yürüyordum. Yürürken karşıya bakmıştım. Karşıdan gelen bir tanıdığa selam vermem gerekir, hesabiyle başımı kaldırdım. Selam verdim. Birbirimizi beklemeden karşılıklı hal hatırılar sorduk. Birbirimizi geçtik. Önümde duran siyah gözlüklerini sağ eliyle yavaşça çıkaran türbanlı bir bayan durmuştu. Soru soracağını düşünerek yüzüne doğru baktım. Bakınca, ismimle hitap etti. Bu ses çok tanıdıktı. Tanıdım.

Asena. Giyim tarzını değiştirmişti. Kapanmış. Yeni giyim tarzı yakışmıştı. Erem’in tavrı düşünce olarak beni terk etmiyordu. Etkisindeydim. Asena’ya odaklanmıyordum. Tamamıyla ilgi gösteremiyordum. Kestane gözleri çok sıcak ve samimiydi. Yaşanmışlar güzelliğine olgunluk katmıştı. Güzelliği modern hale gelmişti. Konuştuk. Konuşmamız bir tanışma faslı gibi geçti. Vedalaştık. Sigara’dan havaya süzülen duman gibi, farklılığını hissettirerek yürüdü gitti.

Şoför ile esnaf bu sefer bu yürüyüşü görmediler.  Belki de gördüler, tanımadılar. Kısada olsa o günlere gittim.

Onu izleyenler güzelliğinden dolayı ona Asena demişlerdi. Onunla uzun aradan sonra karşılaşmak şaşırtmıştı beni. Çok zor günlerde tanıdığım Asena, yine zor bir günde karşıma çıkmıştı. O hep sıkıntılı günlerde ortaya çıkıp güzelleşiyordu. İdil’in sokaklarına rahatlık veriyordu. Sokağa dik yürüyüşüyle hâkimiyetini koydu. Güzelliğiyle geçti. Gitti. Zeytinyağı damlası tenine çok yakışıyordu.

YORUM EKLE