İDİL’İN SU İLE İMTİHANI

Can Dostlar..!

Daha önce sizlerle “İdil’in Buz ile İmtihanı” konulu bir yazı paylaşmıştım. Bu yazıdan hareketle İdil’in su ile imtihanını da yazmak gerekiyor diye düşünüyorum.

Bilindiği üzere İdil’deki su problemi, İdil’in tarihi kadar eskidir. Müslümanlardan önce İdil’de ikamet eden Süryaniler, avlularına kuyu kazarak bu problemi halletmişlerdi. Müslümanlar İlçe’ye yerleşmeye başlayınca, bahsettiğimiz su sorunu ile karşı karşıya kaldılar.

Bu konuda “Kiriv” dedikleri Süryani komşularına müracaat etmekten başka çareleri yoktu. Onun için onların evlerine boş bidonları ile gidip, evlerine su taşımak suretiyle ihtiyaçlarını gideriyorlardı.

Tabi bu suların bir kısmı acı idi ve içilecek durumda değildi. Onun için nadir olan tatlı su kuyuları daha çok rağbet görüyordu. Ancak kuyulardaki suyun azalması ile birlikte, özellikle yaz aylarında su problemi had safhaya çıkardı.

İlçemizde bu uğraşıyı geçimi için iş edinenler vardı. Bazı zengin aileler su taşıma işini ücretle yaptırırlardı. Fakir ve muhtaç aileler, zengin evlerin suyunu taşıyarak, ekonomilerine katkıda bulunurlardı. Özellikle kadınlar bu işi yapardı. Bidon bidon su taşıyıp, varilleri doldurmak suretiyle, bahsettiğimiz zengin ailelerden karşılığında ücret alırlardı.

Bizim mahallede, o zaman ki askeri tabura yakın bir yerde, “Birka Asker” dediğimiz bir kuyu vardı. Oranın suyu tatlı idi. Annem ve kardeşlerim oradan su taşıyarak evin ihtiyacını gidermeye çalışırlardı.

Kadınlar İlçedeki su kuyularına varıp, “Devl” dediğimiz kovalarla su çekerek plastik bidonlarını doldurur ve sırtlayıp evlerine taşırlardı. Yemek, bulaşık, yıkanma, abdest vb. ihtiyaçların hepsi bu şekilde taşıma su ile giderilirdi. Hatta “Bîrê Beyare” dediğimiz su kuyularından dahi evlerine su taşıyanlar vardı.

İdil’e seçilen Belediye Başkanları bir türlü bu soruna çözüm getiremiyorlardı. 1937 yılında İlçe olan İdilimizde su sorununa çözüm bulunamaması biraz garipti ama yapacak bir şey yoktu. Yerel yönetimler sorunu çözemeyince devreye Devlet Su İşleri gibi kurumlar girdi.

1978 yılında İdil Göletinden, Dirsekli (Xirabê Şeref) Köyü tarafındaki kanallara, buradan da Birhesko’ya su veriliyordu. Böylece vatandaşlar Birhesko’dan su taşıyarak ihtiyaçlarını gideriyorlardı.

1983 yılında, yani darbeden sonra, Kaymakam Vedat Müftüoğlu zamanında, Yarbaşı (Hespist) Köyündeki Cehennem Deresinden, İdil’deki su deposuna boru hattı döşendi. İdil merkezde halen çay bahçesi olarak kullanılan, Kaymakam lojmanının bitişiğindeki üçgen yerde bir su deposu inşa edilmişti. Bu depoya aktarılan suyu, yine taşıma usulü ile vatandaşlar evlerine götürüyorlardı. 1985”te ise bu depodan mahalle ve sokaklara borular döşenerek evlere su verilmeye başlandı.

Cehennem Deresinden İdil’e borular döşenip, bunların ucu güçlü motorlara bağlanmıştı. Tabi suyu motor gücüyle yukarı çıkarıp, İlçeye kadar getirtmek zor bir olaydı. Özellikle elektrik arızası verdiğinde borulardaki su gerisin geriye gider ve motora zarar verirdi.

Bu şekilde sık sık arızalanan motorlar yüzünden İlçe susuz kalırdı. Motor arızası giderildikten sonra tekrar İlçeye su verilirdi. Tabi mahallelere sıra ile su verilirdi. Sırası gelen mahalle sularını depolara doldurur ve tekrar sırası gelene kadar bu suyu kullanırlardı. Belediye bu işle ilgilenecek bir personel tutmuştu. Şöyle elinde demirden T şeklinde büyükçe bir çubuk bulunurdu. Bununla mahallelerin suyunu açar veya kapatırdı.

Bu arada bazı açıkgözler yeni bir yöntem geliştirmişlerdi. İlçeye gelen sudan daha fazla yararlanmak için santrifüj kullanılmaya başlanmıştı. Her ne kadar belediye santrifüj kullanımını yasaklasa da halkı önleyemiyorlardı. Herkesin avlusunda bir santrifüj vardı ve borudan suyu azami olarak çekme derdindeydiler. Tabi santrifüjü olmayan veya kullanmayan aileler susuz kalırlardı. Hatta santrifüj elektriğine çarpılıp ölenler dahi vardı.

Kaymakam Hüseyin Parlak zamanında İdil’in çevresine sondaj kuyuları açmak suretiyle bu sorunun üstesinden gelinmeye çalışıldı. Bu hususta epey çalışma yapıldı. İdil’in çevresindeki kuyularda yeteri kadar su çıkmıyordu. Ancak bazı köylerde kazılan kuyulardan su çıktı.

Böylece bir nebze olsa su ihtiyacı karşılanmış oluyordu. Hatta bazen kamyonetlerle çevre köylere gidip İlçe’deki evlerimize su taşıdığımız oluyordu. Çok daraldığımız zamanlarda Belediye’ye telefon açıp, araçlarla su getirmelerini isterdik. Belediye’nin getirdiği suyu evlerimizdeki bidon veya varillere doldurup, bir süre yetecek kadar su depolardık.

Tabi yün yıkama gibi çokça suyun ihtiyaç hasıl olduğu zamanlarda, İdil’in etrafındaki su birikintilerine gidiliyordu. Annelerimiz döşek ve yorganlarındaki yünleri çuvallara doldurur, bu su biriknitlerine gider ve akşama kadar yün yıkarlardı.

Ayrıca İdil’de çaycılık yapanların sorunları daha büyüktü. Çünkü çay için tatlı su bulmak gerekiyordu. Ayrıca bardakları yıkamak için su şarttı. Bir de müşteri içmek için su istedi mi bizim çaycılar çileden çıkarlardı. Çünkü müşterilerin çoğu çay ile birlikte bir de su isterlerdi.

Bir de çatışmalı yıllarda çektiğimiz bir sıkıntıyı dile getirmek isterim. Bilindiği üzere 1990’lı yıllarda şehir içinde çatışmalar yaşanırdı. Bu çatışma esnasında tarafların silahlarından çıkan mermiler, damlarda bulunan su depolarına denk geldiği olurdu. Bu şekilde merminin denk geldiği yere kadar suyumuz dama akardı. Bahsettiğimiz yıllarda, damlardaki su depolarımızın, mermilerden mütevellit deliklerini sünger parçaları ile kapatıp, su akmasını önlemeye çalışırdık. Yani bir çeşit yama yapardık.

Ben 2000 yılında İdil”den ayrıldım. Telefon ile görüştüğüm arkadaşlar, İdil’in su sorununun hala devam ettiğini söylüyorlar. Ancak haftada 1 veya 2 kez evlere su verilebiliyormuş.

Bu arada yıl olmuş 2021.

Yazık.

YORUM EKLE