FRENLENEN HAYALLER

Vakti zamanında İdil’de, İdil’imizde rengarenk bir ortamımız vardı! Hani derler ya şen şakraktık.
İdil’le bütünleşmiş simalar vardı! Memleketin an’ane, töre; tabir yerinde ise mihenk taşları idi bu
simalar. Nevzat’ın kahvesinin karşı veya berisindeki esnaflar bir dükkanda toplanarak kahvaltı için
getirdikleri katıklarıyla içmek için Nevzaaaat beş çay? Nevzaaat çayları tazelermisin? Derlerdi.
İdil’imizin akil insanlarıydı, kanaat önderleriydi, renkleriydiler. Olup bitenleri yakından takip ederdiler.
Olumsuz giden bir sorunu adeta kovalayarak İdil dışına çıkarırdılar. Demem o ki onlarla çok
mutluyduk. Çok güzel günlerdi.
 

Bu akil insanlarımızın bir kısmı Yaradan’ın koymuş olduğu kader kanunuyla vefat ettiler. Tabi ki
onlar her zaman gönlümüzde yaşamaktadırlar. Olumlu eserleriyle her daim tasarrufları devam eder.
Mekanları cennet olsun. Bir kısmı da Türkiye’nin değişik bölgelerine yerleştiler. Ve bir kısmı da
Avrupa’nın değişik ülkelerine gittiler. Kahir ekseriyeti de Almanya’ya yerleşti. Yazımın başlığında da
frenlenen hayaller dediğim gibi İdil’de adeta yetim kaldık. Sanki acı bir frenle sarsıldık.
 

Bu insanlarımızın bir kısmından bahis edecek olursak bunlardan bir tanesi Abdurrahman
Baran’dır. Abdurrahman’nın Avrupa’ya gitmesi bizleri derinden üzdü. Çoğumuz hala acaba gidişi
doğru mu diyoruz? Demekteyiz. Bu arkadaşımız evden iş yerine genelde yaya giderdi. Hiç
koşturmadan yavaş adımlarla deklanşörü omuzunda etrafını süzerek adeta yürüdüğü yolu ilmek ilmek
dokuyarak giderdi. Olup bitenleri öğrenmek için çarşıda da bir tur attıktan sonra Nevzat’ın kahvesinde
bir çay içtikten sonra ofisine geçerdi.

Ofisine erken gitmeyeceğini bildiğimiz için kendimizi ona göre ayarlayıp yanına oturmaya giderdik. Ofisi bizim için bir soluk alma bir terapi merkezi konumundaydı. Samimiyeti, öz güveni ve İdil’i iştahlı anlatması bizim için bir hazine teşkil ederdi.

Sohbetlerimizin bazı bölümlerinde eskilere giderdik. Bu eskilerden bir tanesi 2003 tarihinde gazetesinde Mustafa Yemen imzasıyla bir köşe yazarı yazıları idi.

Herkes gibi bende bu zatın kim olduğunu ona sorardım. Ama ser verir sır vermezdi.

Mustafa Yemen zamanın İlçe Milli Eğitim Müdürüne bazen ufaktan ufaktan dokunuyordu bu çıkan yazılarında. Haliyle müdür merak eder Abdurrahman Baran’a gelip Mustafa Yemen’nin kim olduğunu sorardı. Ben söylemem derdi. Durumu yakından takip eden Bedirhan Abay
Milli Eğitim Müdürünün kulağına eğilerek diyor ki Mustafa Yemen Aburrahman Baran’ın ta kendisidir. Müdür durumu anladıktan sonra kimse Abdurrahman’nın yerinde olmak istemezdi. Bedirhan Abay zevkle ikisinin celallenmelerini seyre dalardı. Çok güzel günlerdi.

İdil’in özlemini çeken Avrupa’daki İdil’liler hep Abdurrahman Baranla iletişimdeydiler. Ondan
İdil’de olup bitenleri dinler rahatlardılar. Hasret giderirdiler. Eminim en çok şaşıran o Avrupa’daki
arkadaşları olmuş. Avrupa’dan İdil’e tatil için gelen hemşehrlilerimiz önce onun ofisine gelir oturur
İdil’le ilgili bilgileri ondan alırdılar. Ben buna Abdurrahman’nın ofisinde çokça şahit olmuşum.
Her memleketin gönüllü kanaat önderleri akil, insanları vardır. Adeta ödevlerine çalışır gibi
memleketlerini, belde, kasaba ve şehirlerini dengede tutmaya çalışırlar. Elbette hep karamsar
olmamamız gerekir. Bu tür görevleri yapan; yapmaya çalışan kanaat önderlerimiz vardır. Bu
insanlarımız bizlerle aynı memlekette yaşıyorlar. Ama bunların kahir ekseriyeti maalesef memleketi
terk etti. Yukarıda da söylediğim gibi kimi Ülkemizin diğer bölgelerine, kimi de Avrupa’ya göç etti.

Bu göç eden insanlarımızdan İdil’i bir dakika bile unutmayanlar da vardır elbette. Örnek vermek
gerekirse Konya’da ikamet eden Mehmet Emin Özmen, İzmit’te ikamet eden Muhittin Oğrak,
Almanya’da ikamet eden Hüseyin Bulut, Lahdo Sağ, İsmail Babayiğit. İsimlerini hatırlayamadıklarımda
vardır beni mazur görsünler. Bu hemşehrlilerimiz İdil’le kalkıp İdil’le yatıyorlar. Onlara minnettarız.
Haklarını ödeyemeyiz. Bunlardan bazılarını örnek verirsek Avrupa’dan Lahdo Sağ “İdil Orta Mektepte
okuyan Begi Kayar’ı anlatıp kaleme dökmüş. Konya’dan Mehmet Emin Özmen “İdil’in Espri Kültürünü,

Keşe Yusuf’un Üzüm Bağını” hikaye ederek kaleme dökmüş. Bu kıymetli yazarlarımızın sadece birer
yazılarından birer paragraf örneklemesi yaptım. Daha çokça harika yazıları vardır. Kalemlerine sağlık.
Tekrar İdil’imizin bir rengi olan Abdurrahman Baran’a dönersek umarım İdil’in törelerini, İdil’in
tarihini Avrupa’da da anlatır ve yazar.
Umarım.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Niyazi BİLGİN
Niyazi BİLGİN - 1 yıl Önce

Saygın Müdürüm.Yüreğinize sağlık.Hani derler kırmızı olsun 5 lira fazla olsun misali yeter ki eski HEZEX İle ilgi bilgiler olsun.Selam, Saygı ve Sevgi ile.

Hüseyin Bulut
Hüseyin Bulut - 1 yıl Önce

Değerli dostum Mehmet Emin Bozkuş yazınızı sonuna kadar okudum çok güzel konuları gündeme getirmişsiniz eline yüreğine sağlık müdürüm gidikçe İdil'e çok bağlı insanları kayıp ediyoruz yurtdışına veya başka bölgelere giden hemşehrimizlerimizi kayıp ediyoruz

m.eminboz73200@gmail.com
[email protected] - 1 yıl Önce

Niyazi Bilgin Müdürüme ve dostum Hüseyin Bulut beye en kalbi sevglerle