Eğitimin Aslına Dönüşü Fatime Zehra Balur

Eğitim!

Önemli. Hem de çok. Öyle ki medeniyetin mayası sayılıyor.

Bu nedenledir ki; Aziz Peygamber, Mekke’de Daru’l-Erkam, Medine’de ise Suffa ile bu müesseseyi kurumsallaştırdı. Bu iki kutlu model tarihimizde “Nizamiye Medreselerine” dönüştü ve çağları aşan bir etkiyle günümüze kadar sirayet etti.

Lakin modernlik adı altında, Cumhuriyet döneminde, bu köklü eğitim kurumları birer birer kapatıldı. Yerine ikame edilen laik ve seküler eğitim modeli Anadolu halkları arasında, bilhassa da Kürtler nezdinde, yabancı bir elbise gibi durdu.

Bu nedenle bahsettiğimiz eğitim sisteminden ürktüler; çocuklarını, hele ki kızlarını bu okullara göndermekte tereddüt ettiler. Bu tavır, ilme ve öğrenmeye bir düşmanlık değildi. Asıl endişe ahlaki idi. Çünkü Cumhuriyetin dayattığı eğitim şekli, halkın örf ve edebi çatışıyordu.

Ancak zamanla, Cumhuriyet’in seküler anlayışı toplum nezdinde sindirildikçe bu korkular da hafifledi. Karma eğitim, kız ve erkeklerin birlikte okuduğu sistem, mecburen de olsa içselleştirildi. Yine de sorulması gereken soru şuydu: Anadolu halkları kendi örfüne, kendi değer dünyasına yaslanarak eğitilseydi, nasıl bir sonuç ortaya çıkacaktı?

Aslında bu sorunun cevabı bellidir. Köklerine saygılı, medrese ile mektebi birleştiren bir model serbest bırakıldığında; ilim ile edep, bilim ile irfan bir araya gelmekte ve bunun sonucu olarak da toplumsal ilerleme kendini göstermektedir. Aksi halde elimizde kalan, yalnızca taş yontarak yapılan “Dışkısını yapan erkek heykelleri” olmaktadır. Meraklılar internete müracaat edebilir.

Tümdengelim bir yöntemle, biraz da müspet mikro milliyetçilik yaparak konuyu somutlaştırmak istiyorum. Bu vesile ile hemşehrim (İdil) olan genç bir kızımızın, Fatima Zehra Balur’un eğitim serüvenini irdeleyelim. 

Kendisi ilkokul ve ortaokuldan sonra medrese usulüyle hafızlık eğitimi almış, bu süreçte liseyi de dışarıdan tamamlamış. Devamında, Batman İslami İlimler Fakültesi’ni kazanarak oradan birincilikle mezun olmuş. Ana dili Kürtçe olan Balur, Türkçeyi sonradan öğrenmiş, üniversitede ise Farsça ve Arapçayı da konuşur hale gelmiş. Bugünlerde İngilizce üzerinde duran Balur, medrese ile mektebin birleştiği bir eğitim modelinin somut bir nişanesi olarak önümüzde durmaktadır.

Anadolu halklarının, özellikle Kürt illerinde, hem medrese ehli hem de mektep eğitimi almış insanlarla, ilim ile bilimi harmanlayan bir yapıya ulaşması mümkün ve elzemdir. Zaten geçmişte bu ihtiyacı hisseden birçok İslami endişeye sahip lider, öğretmen ve mollaları kazanmaya çalışmış; halkla iç içe bir ilim hareketi oluşturmaya gayret etmiştir.

Unutulmamalıdır ki, peygamberler yalnızca vahyi ulaştıran elçiler değil, aynı zamanda hayatın her alanında örnek olan öncülerdir. Kimisi ilk terzi olmuş, kimisi ilk çiftçi… Yani ilahi kelamla birlikte ilmi de getirmişlerdir.

Sonuç olarak şunu diyebiliriz: Bu halka zorla giydirilmeye çalışılan Batı tarzı eğitim elbisesi iğreti duruyor. Bırakın, kendi tarihinin, kendi köklerinin kumaşından biçtiği giysiyle yürüsün bu insanlar. Kendi medeniyet kodlarıyla ilimle yoğrulsunlar. Edep ile süslenmiş bilim insanları olsunlar.

Çünkü laik Cumhuriyetin, seküler eğitim anlayışının heykelden başka meyve vermediğini hep birlikte gördük.

YORUM EKLE