Organik davranışlarımızla, sosyal hayatımızın akışında önümüze çıkan dini ve milli bayramlarda, kavradığımız kadarıyla, rol oynarken, hafızımıza o anları kayd ederken, hatırladığımızda, ne tatlı davranışlar sergilemişiz, ne güzel anlar yaşamışız, ne güzel şeker toplamışız.. Hepsi duru ve berak olduğu için bu kadar tatlı ve güzel bir şekilde hafısamızda kalıyorlar. Her bayramda aynı tadı alırız. Siyasallaşmış durum olmadığından dolayı benlik anılar olduğundan ömürlük oldu bayramlar...
Yaz ayında oruç tutmak çok zordu. Gündüzler uzun ve sıcaktı. İftarda bol bol su tüketirdik. Herkes kavanoz kavanoz lezo alırdı. İftarda bol bol içerlerdi. Çocuklar, buzdolabı olan komşulardan buz toplardı. Caminin karşısındaki meydanda Abdullah Öğüş amca topunu iftara hazırlardı. Biz çocuklar guruplar halinda karşı kaldırıma geçer amcanın hareketini izlerdik. Boruyu bezle doldurduktan sonra, fitili hazneden dışarıya uzatırdı. Saatini yeleğin cebinden çıkarır. Bakardı. Avucundaki çakmağı fitile çakardı. Biz çocuklar bu hamleden sonra ellerimizle kulağımızı kapatırdık. Bum patladıktan sonra herkes iftarını açardı. Bizde havaya uçan bezleri havada yakalamayı çalışırdık. Yakladığımız bezleri koklardık. Barut ve yanık kokuyordu.
Salehe Bafeyi Amcanın dükkanı camiye karşıydı. Teravih namazından çıkanlar için su ve limon kapıda bulundururdu. Hayrına ikram ederdi. Camiden çıkanlar içerlerdi. Rahmetli elinde sigarası bu anı gururla seyir eder büyük keyif alırdı.
İftarın iletişimi top, savurun iletişimi davuldu. Malla Şehmuse Evde davul çalarlardı. Davulcunun arkasında koşmak güzeldi. Davulcu kovalardı. Terziler sahura kadar bayramlıkları dikerlerdi. Gündüzleri yatarlardı. Terziler makinalarını dükkanın önüne çıkarırlardı ve çalışırlardı. Bayram için çok yoğun mesai harcarlardı.
Ermeni İskender amca, biz oruçlu olduğumuz için misafirimiz olmasına rağmen hiç bir şey içmiyeceğini ısrarla tekrarlarken, çok milletli toplumsal yapının birbirine inançlarda ne kadar saygılı davrandığını gösteriyordu. Zorla ikramımızı kabul ederdi. Sohbetimize devam ediyorduk.
Mella Alaadinin güzel sesinden bayram akşamı "Alah u ekber, Alah u ekber" Tekşir tekbiri okurken insanlar heyecanlanıyordu. Sesi güzeldi. Bayram heyecanı insanı sarıyordu.
Sabah olduktan sonra yine okunan tekbirden sonra insanlar bayram namazı için camilere gidiyorlardı. Çocuklarda bayrama çıkıyorlardı.
Herkes bayramlıklarını giyer camiye gelirlerdi. Hiç camiye gelmeyenler bayram namazına gelirlerdi. Bunlar Cizreli ve İdilli memurlardı. Çocuk dünyamıza çok garip geliyorlardı. Sonradan öğreniyorduk ki Cizreliler sadece bayram günleri, Cuma günleri namaz kılıyorlarmış. Laiklik düzenin dayatmasına karşı, Geleneksel davranışlarıda kırmayarak, iki sentezin karışımıyla Cizreliler böyle bir sistem geliştirmişlerdi. Cumadan cumaya namaz kılarım dercesine ibadet ederlerdi. İçerlerdi, akşam saat dokuza kadar, neden? sabah namazına kalkarken ayık olmak için. Tamamen kendi çalışmalarıydı. Harika işler yapıyorlardı,Cizre'liler. Hep sevdim onları, çünkü üretken ve bajariydiler. Kendilerini bölge insanına göre bir gömlek üstün tutuyorlardı. Onlarda çareler tükenmiyordu.
İmam hutbeyi bitirirken son cümlelerini bağlıyordu: 3 günden fazla küs kalmanın dinimizce haram olduğunu söylüyordu. Minberden inip imamlar saf tutup tekbirler eşliğinde camiide bayramlaşma törenine başlıyordu. Küs olanlar imamı dinlemiyorlardı. Bir anevel camiden çıkmak için acele ediyorlardı. Çıkıyorlardı.
Bayram sabahı ailelerin geleneksel kavhaltısı genel olarak et haşlama ve pirinç pilavıydı. Aileler, komşularını dostlarını kahvaltıya davet ederlerdi. Bayramda onlarca insan birlikte kahvaltı yaparlardı. Çaylarını içerlerdi. İnsanlara, büyük bir enerji, samimiyet ve sevgi veriyordu bu davetiye. Çocuklara avuç avuç şeker verirlirdi. Torbalar çabuk dolardı. Para veren aileler hep hafızamızda yerini korudu. Bayrama para gözüyle bakardık.
Bayramda topladığımız paraları sırayla ilçe merkezinden birinci rampaya kadar giden Hüseyin Bayram'ın kiralık motorsikletine ücret olarak öderdik. 1 liraya binerdik. Motoruda sürmek mesele idi.. Herkese kiraya verilmiyordu. Motorun sürmesini bilen keyfini çıkartıyordu. Bilmeyen ise acı çekiyordu.
Bayram keyfimize siyasi dayatmalar karışınca, acı çektik, çocukluk keyfimizi yaşayamadık. Efendim bayram kutlamasını boykot ediyoruz...Diyerek sorgulamadan boykot ederdik, bayramımızı kutlamazdık.
Keyfimize, bayramlarımıza, ibadetlerimize siyasi dayatmalar, ne zaman karıştı o zaman organik yapımız bozuldu. Bayramlarımız, ibadetlerimizin yapısına su kaçtı. Tadı kalmadı. Şimdi birilerinin istediği kadar müslümanız. Birilerinin istediği zaman bayramı kutluyoruz. Hangi miletlerin müslüman olacağına sistemler artık karar veriyorlar. Ama şunu unutmayalım, bayramları severken, bu kadar neşeli olurken, çocuklar olarak inancımızı bilmiyorduk. Biz sadece şekeri, Mele Alaadinin sesini, motorsiklete binmeyi,buz gibi lezoyu seviyorduk. Çok mutluyduk. Bu sevgilerimizi bırakmadan ibadetimizi yaparken "Eyda we pirozbe" diyorduk.
Onun için insanoğlu, toprağında yaşamaktan, gelenek ve göreneklerini, inancıyla nasıl yoğuracaksa öyle kutlayarak mutlu olurlar. Siparişler üzerine alınan inançlar, kimlikler, hareketler, dayatmalar, mutluluk getirmez. Onun için organik olalım. Daha çok mutlu olacağız.
Bayramınızı kutlar, nice bayramlar görmenizi dilerim. Allah Ramazan ayı boyunca yapmış olduğunuz ibadetleri yüce dergahında kabul etsin. Amin.
Ramazan Bayramı mı? Şeker Bayramı mı ?
Görünen odur ki kıymetli Abdurrahman kardeşim burada. Naturelde , doğalında kalmış
Şeker , şeker Bayramı demiş . Malumünüz Türkiye bir bölünmeler kamplaşmalar ülkesi
Ramazan Bayramı ve şeker Bayramı adlandırması , tartışması çocukluğumuzdan beri
Idilde hatırlarız . İnançlı mütedeyyin devlete görevli , memur genel olarak şeker Bayramı kullanımını İslami bir günü dini bağlamından koparma maksatlı kasti bir çarpıtma olarak görürken. Buna karşı ( seküler ) layiik olarak kendilerini tanımlayan üst yönetici kesim ise ( ramazan ) Bayramı ismi belli Arap emevi vahabi dini anlayışın topluma dayatma amaçlı olduğunu düşünüyor benimseme eğilimi olarak yansıyordu . Ramazan Bayramı mı şeker Bayramı mı ? Kullanımlarının kültürel kimlik açısından ilginç bahis konusu olduğu kesin.
İşin bu boyutunu Abdurrahman birader makalesinde yazdığı hem tarihi hem kültürel olarak ele alarak kritik noktalarda sesli harflerle
Dile kendisine uyumlu naturel bir üslupla süryanili idilin yeni müsülman kimlikli bayramların buram , buram akıntısını anlatmış
İyi etmiş hoş etmiş Doğrulukta kalmış . Bizim çocukluğumuzda şükür şeker ramazan ifadelerine geri dönersek süryanili Idilde geçmişte genelikle çok sessiz görsellikten uzak
Sokaklarda caddelerde his edilmeyen evlerin içinde kutlanan bayramlar gördük .
Herşeye rağmen gösterişten uzak doğal güzel bayramlar gördük müsülman arkadaşlarımızla
Hepsini Özlem’le anıyoruz ! Bize kardeşliği beraberliği his etikleri için Herkese nice bayramlar sevgili idilliler Lahdo sağ