Aşiret Derneği Korkutmasın
İlçemizde son yıllarda art arda kurulan Hesına Aşireti Derneği, Domani Aşireti Derneği, Ömerka Derneği, Butıka Derneği ve İdil Dernekleri, hem desteklendi hem de eleştiriler yapılarak karşılandı. Kimileri bu dernekleşmeleri doğru bir adım olarak görürken, kimileri de yanlış anladıkları için tepki gösterdi. Hata biraz ileri giderek bir devlet projesi olduğu ifade edilerek itibarlarına suikast düzenlediler. Bu karmaşa içinde Kıçan, Düdiran, Haruna, Mema gibi aşiretler, dernek olmayı isteselerde " Dernek kurmak suç mu?” Suç değilmi endişesiyle beklemeye geçtiler. Bence korkmayın.
Bu tereddüdün temelinde yatan şey, ne yazık ki bilgi eksikliği ve önyargıdır. İnsanlar, aşiret denince geçmişten kalma yanlış imgeleri hemen zihinlerine getiriyor: baskı, feodalizm, adaletsizlik… Oysa bu imgeler gerçekliğin çok dışında. Aşiretler toplumu koruyan ve kollayan bir mekanizmaydı. Ordusu yok ki işgal etsin, milletini sorgulasın, faili meçhul cinayetler işlesin. Kültürel bir yapı olduğu için, birlikte yaşayan insanlar topluluğudur aşiret. Yanlış bir yapı değildi. Aşiretin içinde yaşamadığımız durumları sözlü olarak insanlara anlatılar. İnsanları etkilemeye çalıştılar. İnsanlar aşireti ve ağalara karşı korkmuş duruma getirdiler. Bilerek yapılan eylemlerdir. Çünkü bu yapıyı yıkıp yerine başka bir yapı inşaa edeceklerdi. Bizim bu çatışmayı bilmemiz lazım. Aşiret yapısı, günümüzün toplumsal ihtiyaçları içinde bir aidiyet ve dayanışma ağı olarak varlığını sürdürmektedir. Sosyal hayatımızı sürdürürken yeri geldiğinde kullandığımız iletişim biçimi oldu. Bu durum sorunları çözme noktasında önemli bir araç olarak etkinliğini gösterdi.
Yıllarca bize öğretilen şuydu: “Aşiretler, ilerlemenin önündeki engeldir.” Oysa gerçeğe bakalım: Bugün Türkiye’nin dört bir yanına ve Avrupa’ya dağılmış İdil’liler hâlâ cenazelerini memleketlerine gönderiyorlar, taziyelerini memlekte kuruyorlar, hatta Avrupa'da bile ikinci kez taziye kuruyorlar, bir özlem söz konusu, bir arayış var, bayramlarda akrabalarını arıyorlar, geleneklerini yaşatıyor. Bu insanlar bağlarını hiç koparmamış. Soru şu: Neden bu bağları yasal ve kurumsal bir zemine oturtmayalım? Ilişkiler doğru zeminde kanalize ederek yönetelim, yönetilelim.
Aşiret dernekleri; ne bir ayrışma, ne bir tehdit, ne de geri kalmışlık sembolüdür. Tam tersine, kültürel bağları güçlendiren, toplumsal dayanışmayı teşvik eden yapılar olabilir. Üstelik bunu yasal zeminde, şeffaf bir yapıyla, katılımcı bir anlayışla yaparsak, bu dernekler sadece aşiret üyelerine değil, geniş toplum kesimlerine de fayda sağlar.
Elbette burada bir koşul var: Aşiret dernekleri sadece gelenekleri yaşatmak için değil, aynı zamanda toplumsal barışı, birliği ve kültürel çeşitliliği korumak için çalışmalı. Dışlayıcı değil, birleştirici olmalı. Kanaat önderlerine, gençlere, kadınlara, bilge insanlara yer verilmeli. Sadece geçmişe değil, geleceğe de ışık tutmalı. Bu değerlere yer vererek dernekler kurulduğunda çok güzel işler ortaya çıkacaktır. Okumuş insanlar, iş insanları, entelektüel insanlar derneklerin çalışmalarını yürüttüğü zaman düşünün ne kadar sağlıklı olur.
Unutmayalım: İnsan doğası gereği korunmak, ait olmak, saldırı anında ellerimiz başımızı korumuyormu, bu doğal bir reflekstir, insan dayanışmak ister. Bu bazen bir köy adında, bazen bir şehir, bazen bir millet, bazen bir inanç topluluğu temelinde ve bazen de bir aşiret aracılığıyla olur. Aidiyet duygusu bir zayıflık değil, toplumsal direncin temelidir.
Bugün tartışılan soru şu: “ B Aşireti Derneği kurulmalı mı?”
Benim cevabım net: Elbette kurulmalı. Ama bu sadece B Aşireti için değil, toplumun her kesimi için geçerli. Dernekleşme; korkulacak bir şey değil, örgütlü olmanın, dayanışmanın ve kimliği yaşatmanın medeni yoludur.
Biz kendi değerlerimizden utanmamalı, geçmişimizi ötekileştirmemeli, kültürel zenginliğimizi birleştirici güce dönüştürmeliyiz. Çünkü bu topraklarda her renk, her aidiyet, her gelenek bir zenginliktir. Bu zenginliğin içinde yaşamak insanlara başka yaşamalara yol açacaktır. Bu durum karanlık bir yol değildir. Aydınlık bir yoldur.
Önemli olan neyi kurduğumuz değil; nasıl yönettiğimizdir. Doğru bir yönetim tahsis edildiğinde çok önemli başarılar elde edilecektir. Kazanılan başarı federasyona kadar yol açacaktır.
Dernekler insanların kaynaşmasını sağlar. Birbirine yardım eder. Güçsüzlere güç verir. Her dönemler dernekler adı altında yardım kuruşları vardı. Her zaman olacaktır. Bu kuruşlar insanlara yardımcı olmuştur. Zararı yoktur.